2-3-4 Ekim 2009'da ilk aktif gönüllü eğitimi için Sepetçiler Kasrındaydık. Üç gün boyunca denizin üzerinde, eşsiz bir manzaraya karşı - ve karşıdan bakanlar için başka eşsiz bir manzaranın içinde- çok anlattık, çok sorduk, çok dinledik, çok güldük. Ve tabii çok yorulduk. Ama değdi. 25 katılımcıyla başladığımız eğitimi, 25 aktif gönüllü ile halimizden pek bir memnun bitirdik. Tekne ekibi Gülesin, Ece, Volkan, Halil ve İzleme değerlendirme uzmanımız Erhan'a pazar gününün sonunda pek bir hayrandık. O kadar ki değerlendirmede eğitimin içerikleri değil eğitmenleri ne kadar çok sevdiğimizi ölçüyorduk. Sanırım bu değerlendirme pek olmadı:)
İlk gün bir isim oyunuyla başladık ki artık kimse Pınar'ın ismini unutamaz. Çünkü o popkek Pınar. Sonra İstanbul'a nerelerden geldiğimizi konuştuk. Göç haritaları çizdik. O kadar çok yerden gelmişiz ki... Hepimiz üstümüzdeki bir sürü güzel memleketin tozunu Sepetçiler'e bıraktık. Sonra sokağa çıktık. İstanbullularla 'İstanbul'un 2010 Avrupa Kültür Başkenti olması' hakkında ne düşündüklerini konuştuk. Döndüğümüzde duyduklarımızı birbirmize anlatırken kimi zaman şaşırdık, kimi zaman güldük, kimi zaman kızdık. Sokaktakilere değil kendimize. En çok kendimizi tanıdık duyduklarımızdan bahsederken. Sonra, İstanbul 2010 AKB Ajansından Nilgün Mirze, Yusuf Müftüoğlu ve Erkan Altıok bizleri ziyaret etti. Bizlere İstanbul'un nasıl Avrupa Kültür Başkenti olduğunu, Kültür Başkenti şerefine yapılan projeleri ve bu projelerin nasıl bir iletişim kampanyası ile yurt içi ve yurt dışında duyurulacağını anlattılar. Biz de bir türlü anlamadıklarımızı onlara sorduk. Onlar yanıtladı, biz rahatladık. Çıkışta Görsel Sanatlar Yönetmenliği'nin davetlisi olarak Kadırga Sanat Üretim Merkezi'ndeki kokteyle katıldık. Biraz atıştırdık, biraz başkalarını tanıdık, biraz arkadaşları gördük.
İkinci gün, biraz fazla düşündük. Çünkü çok tartıştık, çok yeni şey öğrendik. Sabah kavramsal tartışmadaki 'grafiti ve kültürel miras' sanırım hepimizin zihninde bir 'acaba' olarak kaldı. İçimizde hâlâ bir gün onunla ilgili söyleyeceklerimiz var. Biriktiriyoruz. Günü teknik bilgiyle devam ettirince ceplerimiz de doldu. 'Aman canım ne var ki artık hepimiz oryantasyon veririz, hepimiz prodüksiyon yaparız'a nasıl geldik, kim bize bunu yaptı bilemedik. Bir de simülasyondaki rollere nasıl bu kadar kolay girdiğimizi... Tüm bu yoğunluğun içinde İrem, Beşiktaş'ta kaldırımda beklerken hayatını kaybeden 22 yaşındaki GS Üniversitesi öğrencisi Elbruz Bilge anısına yapılan yürüyüşe katıldı. Hepimizin içini burkan öfkeyi de beraberinde götürdü.
Son gün, hepimiz çok yorgun geldik Sepetçiler'e. Ece'nin gönüllü programına armağan ettiği Fatima Spar albümü bile fayda etmedi. Ta ki Halil'in canlandırmalarına kadar. At yarışı sanırım en komik göründüğümüz andı. En kötüsü de görüntüleri var elimde:) 'Anlaşmazlık nasıl çıkmaz' sorusuyla başladığımız güne, '2010 süresince bu işi nasıl sürdürebiliriz'le devam ettik. Kolajların hepsi birbirinden güzel oldu, ama en çok kadınların ki mi ne tam bilemedim:) Murat Alemdar'ın çizdiği organizasyon şemasıyla işlerimizde netleştik. Erhan'ın desteğiyle 'biz şimdi bu üç gün ne yaptık' a yanıtlar bulduk.
Eğitim bitti. Bende kalanlar bunlar olmuş. Bir de Bahar yemekler için sağol!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder